MASKE KALKINCA
MASKE KALKINCA
Pandeminin kara hummalı elleri bir gün üzerimizden çekilip normale döndüğümüzde maske takmaktan kurtulacağız. O gün bir şey daha değişecek: ağız ve burunlarımız.
Pandemi ortasında tanıştığım insanların çoğunun ağzını ve burnunu hiç görmedim. Maskeli tanıdım onları ve hep maskeli gördüm. Maskenin altından hayali bir ağız ve burun yakıştırdım onlara. Alın yapılarından, gözlerinin büyüklüğünden, hatta seslerinin nahifliği veya gürlüklerinden... Hah dedim, şöyle çocuk gözlerinin altına minicik hokka bir burun iyi durur diye kondurdum, kibar bir ağızla kibar bir tebessüm çizdim. Bazen aksine geniş bir alın, keskin bir görünüm veren şakaklarla ciddi bakışlı gözlerin altına yine aynı ciddiyete sahip burun yerleştiriverdim. Dudaklarsa asla küçük olmamalı dedim.
Bütün tahayyüllerimle günlerce nasıl güldüklerini, nasıl burun kıvırdıklarını, nasıl dudak büzdüklerini belirledim kafamda. Hayal etmeden de olmuyordu zira duygularımızın büyük bir kısmını burun ve dudaklarımız hatta çene yapımız dışa vuruyordu; onları görmeden ifadeleri anlayabilmek mümkün değildi. Bir gün yüzünü tamamıyla o ana dek görmemin nasip olmadığı biri maskesini indirdi. Sahip olduğu yüz, ona çizdiğim yüz asla değildi. Bilakis, neredeyse kapalı gibi görünen kısık gözlerinin altında kocaman patlıcanı andıran bir burnu vardı. Ağzı her daim gülüyormuş gibi kulaklarına kadar yayılmış vaziyette somurtuyordu örneğin. Bir başkasının gayet vakar sahibi gözlerinin kemerli, her an komik bir fıkraya karışacak türde bir buruna üst komşu olduğunu gördüm. Nasreddin Hoca’nın koca ceviz ağacına küçük bir meyveyi yakıştıramama hikâyesindeki gibi bir hataya düşmeyecektim elbette. Hikmetinden sual olmaz dedim. Ama gördüğüm tablolara gülmeden edemedim. Maskeyi indiren her yüzde paketi açılan bir sürpriz görmüş çocuk edasıyla şaşkınlıklara uğradım. Kimine doğuştan öyle olma ihtimalini yakıştıramadım da, herhalde garipciğin yüzü uzun süre maske altında durmaktan mutasyona uğramış dedim. Ne yani, borazan gibi duyulan bir sesin fındık kadar ağızdan çıkıyor olma ihtimaline inanmamı beklemeyeceksiniz değil mi?
Neden olmasın? Belki de maske üstüne maske takmaktan, daima verdiğimiz havayı solumaya maruz kalmaktan envai çeşit mutasyonlar geçireceğiz de asık suratlılarımız artık neşeli ağız ve burunlara sahip olacak. En ciddi duruşlumuz birkaç yıl düzenli maske kullanımından aramızdaki en gevşek ağızlı tipe dönüşecek. Ağzını burnunu yaya yaya konuşma diye şikayet ettiğimiz gençler gibi konuşmaya başlayacağız hepimiz.
Öyle sanıyorum ki ağzımızın tadını bırakmayıp her mutluluğu burnunuzdan getiren Covid illetinin önce koku ve tat kaybına uğratıyor olmasında da bir manidarlık aramak artık işi abartmaktan sayılmıyordur.
Yorumlar
Yorum Gönder