Kayıtlar

2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

TAMİRİ MÜMKÜNSÜZLÜK ÜZERİNE

Çay kaşığı kırılmaz, bir bardağın içinde çaya konulmakla İllüzyonmuş bunlar hep öğrendik Sanrıları da, sancıları da… Paralel daireler birleşmez kutuplarda, nâfile Kıskandım meridyenlerin birliğini Lakin sustum, bekledim hep Bir sevmek bir sevmeğe eşit gelmiyor bazen Bölünen ekmeklerimiz eskide kaldı. Vakitler bol, daraldı bir başkasına ayrılan kısımları Empati, diğergâmlık, süratle çöpü boylayan israf yığınları gibi Tenekeler, kağıtlar, plastikler hep aynı yere gider Tekleşti, Necip Fazıl’ın “oluklar”ı ! Meşgâleler rast getirmiyor bir kalabalıkla bir yalnızlığı -Tanışıyor muyuz? (Yolda karşılaşırsak ne âlâ.) Nâfile, paralel daireleri birleşmezler kutuplarda Zannımca, meridyenler hüküm sürmeliydi tek İnsan gövdesi üzerinde, bu kocaman Asya’da...

SABAHATTİN ALİ'NİN KAHRAMANLARI

Sabahattin Ali… Romanlarını büyük bir heyecanla okuduğum romantik, bir o kadar realist edîbimiz… Her ne kadar yolumuz ve ideolojimiz bir olmasa da ortak pek çok duygularımızın olduğunu düşünüyorum bu yazarla. Hatta bazen ileriye gidip hayata tıpkı onun kahramanlarının gözünden baktığım da oluyor. Geçenlerde bir dostumun tavsiyesi üzerine okuduğum romanındaki gibi, “içimdeki şeytan” diye benim de kapıldığım olmuyor değil hani. Düşünüyorum ki insanlar hangi felsefe, ideoloji ya da bakış açısına sahip olursa olsun, eskiden, daha mert, daha açık sözlü ve daha onurlu imişler. Bunu en sevdiğim iki solcu yazar; Sabahattin Ali ve Orhan Kemal’de açıkça görebiliyorum. Bu iki yazarın roman ve hikayelerini okurken, kurgunun bütününden daha çok aldığım bir tat var ise o da tek tek, roman veya hikayenin özüne katmış oldukları karakterleri okumaktır. Bahsini açtığım konu üzere, Sabahattin Ali’den söz etmek istiyorum. Onun meydana getirdiği kahramanların her biri birer karakterdir. Her bi...

SÎNEDEKİ

Temizdi adam Adam ki belki adamların en namuslusu… Ama yuttu kızın öfkesini aldı, kıskançlığını, sitemini aldı Bağrında topluyordu hepsini Aşkınca büyük müydü bunlar? Peh. Uslanmaz bir sevda taşıyordu bu uslanmaz kızı taşıdığından, belli. Ama bitmiyordu kızın hasreti Masal mı, efsane mi, abartı mı Sus mu, sev mi… Neydi bir kızı bir adama köleleştiren? Tufandan okunuyordu kızın sevdası da nefreti de İkisi de eşitti. O, nefretinden ki vuruverecek boynunu Her kim; sevgilisini konuştu, onu işitti. Adam kızın âdemi, kızın saklısı, mahremi, gizi Gece ki, o câriyesinin düşünde nefesi. Böyle bir yakışla böyle bir adam Bir akla sığar mı, ey âşık? Bildim… Kahır çekmek kul işi, Adam sevmek Allahlık!

NAYLON BİR ÖLÜM

Gülünce güzel gülerdi kız Yalnız gülerken güzeldi zaten Allar giyerdi, pullara bürünürdü, fistanlara sarınırdı Allar Pullar Fistanlar… Hala kaldı mı bunlardan, Bu kızlar? Dönünce bir iyi dönerdi başlar Dipsiz kuyular, köhne manastırlardan Yeşil mezarlardan dirilir gelir başım. Mezarlara kavaklar dikilirdi eskiden Kavak salınınca şöyle, Bir ölü fırlardı günahından. Soğuk bir taşı öperdi kız karanlıkta Kalkar ağlardı. Ağlayınca güzel ağlardı kız Yalnız ağlarken böyle masum olurdu kuşlardan. Eskiden kuşlar da yaşardı ışıklı evlerde Bir Hindu’nun buğday saçan parmaklarından daha şefkatsiz değildi parmaklarımız, Belki kuru fakat… Bir çocuk sığınırdı bereketli göğsümüze Koca bir insan çıkardı içinden, insanlığına rastlayınca. Eskiden kavaklar, mezarlarda Sallanır dururdu Üflerdik günahları dökülürken beraber. Yâd ederken de güzeldi kız Hep sahici kalırdı çünkü yâdında, gidenler Et çürür, naylon çürümez, bilirdi Hiç koymadı bir me...

UZAYAN

Önce şiiri buldum Noktalar, virgüller, hele hele konuşma çizgileri, satır sonu, satır başları… Kıymeti kalmadı. Uzun uzadıya paragraflar, üç nokta koyacak kadar kıymetli ve esas olmadığından devamı, tercih edilen iki noktalar ama mutlaka yan yana ha! Yan yana deyince yanımda seni bulurum Ki onlar, yine de yakışmaz bir edebiyatçıya deyip illa üçüncüsü konulan, o, TDK’nın suyuna gidilen noktalardır. Hep uzar gider, uzar gider… Sonu sana varır uzayan cümlelerin, zaten varılacak nere var senden başka Alt alta dizildi mi mısralar, Alnındaki çizgiler okunur sevgilinin Sevgilimin alnı gibi kokar bir kağıt, uzanır öperim. Sen sâf, Sen çocuğu yağmur sonrası çayır sevinçlerinin Bir Filistinlinin, Suriyelinin elinden tutup gelirsin bana Revaçta bir şiir olsun diye değil, alışık olduğum bir manzara olduğu için mülteci duacısı ellerin… Uzar gider üç noktalar sana doğru, hep hatrı kalmasın diye sonuncusunun. Bunca noksanımla, gediğimle nasıl olur hakkınca bir yâr gibi ...