Bir Huzursuzluğun Romanı
Huzursuzluk Kimliksiz bir adamın huzursuzluğundan bahsedeceğiz. Doğduğu topraklarla yüzleşen bir adamın hikayesi bu. Batılılaşmaya çalışan ama kendini ne Doğulu ne de Batılı olarak tanımlayan İbrahim. Arada sıkışıp kalmış yani kimliksiz olarak buluyoruz onu. Eski bir arkadaşının öldürülmesi haberiyle doğduğu yer Mardin’e giden bir gazeteci o. Hikaye böyle başlıyor. Bir insan düşünün ruhsuz, manasız, sade cesetten ibaret olsaydı. Geçmiş veya gelecek tüm anıları, iradeleri yok olmaya mahkum olur idi. Bu halde bir gövdeye anlam kazandıran insan şuuru olduğu gibi bir coğrafyaya anlam kazandıran da milli şuurdur. Kahramanımız İbrahim’i bu şuurdan yoksun buluyoruz. Nihayet Ezidi bir kız sayesinde Şarklı olduğunu anımsıyor. Ezidileri -telaffuz edildiği gibi Yezidilik değildir aslında- ve onlara dair çok şey öğreniyoruz kitaptan. Sevgili Livaneli okuduğum bir önceki kitabı Serenad gibi yine dolu dolu bilgi sunuyo...