ADI ŞEKER PORTAKALI OLMAMASI GEREKEN BİR KİTAP HAKKINDA

 

    Çocuk ölümü her zaman sarsar bizi. Ama ya çocuk hayalleri? Çocuk hayallerinin ölümü hepsinden tehlikelidir oysa.
    Neyse ki Zeze'yle tanıştım. Zeze, Şeker Portakalı romanının biricik kahramanı. Ama aramızda yaşıyor. Güneydoğuda, Suriye'de, Filistin'de her yerde her güneşle beraber hayalleri batan bir çocuğumuz var. Bilmediğimiz şey küçüklerin hayalleri bizimkilerden büyük oluyor. Öyle ki insan büyüdükçe küçülen tek şey hayaldir.
    Romanı henüz okumayanlar için; Zeze yoksul bir ailenin fazlaca çocuklarından sanıyorum sondan ikincisi. Belki birçoğumuzun çekmediği acılarla yüzleşiyor altı yaşında. Onun macerasından ziyade macerasının nasıl anlatıldığı oldu beni büyüleyen şey. Zeze'nin dilinden anlatıyor yazar. Üslubu öyle tatlı ki okurken gerçekten altı yaşında bir çocuk anlatıyormuş hissine kapılıyorsunuz. İşte tam olarak bu şey sizi hüngür hüngür ağlatıyor. Hani televizyonda spikerler her gün Suriye' den haber verir ama yadırgamazsınız da bir küçük Suriyeli görünce yaralanmış ve ağlayan içinize kıymık batar ya.. işte böyle oluyor.
    Kitap bize çocuk eğitimi hakkında çok şey söylüyor. Ama ezbere okumak gibi değil pedagoji tahsil kitaplarından olduğu gibi. Küfrün ve aşağılamanın derin yaralar bıraktığını anladık Zeze'den. Aynı zamanda çocuk gururu denen bir şey olduğunu da.. Hani ablalarımız komşu oturmalarında, dolmuşta, sokakta çocuklarını öne atıveriyorlar ya "arsızlık" denen illetin temelinin o yaşlarda atılıverdiğini öğrendik. Çocuk istenirse değersiz olduğuna öyle bir inandırılır ki..Zeze çoğu kez yediği dayağın hakkı olduğunu söylüyor: "Beş para etmem. O kadar kötü bir insanım ki her Noel'de Küçük İsa'nın yerine küçük bir şeytan doğuyor benim için." (Syf.143) Haylaz her çocuk gibi haylaz olmasına ancak onda büyük bir insan olgunluğu buluyoruz. Her şeye karşın geleceğe umutla bakıyor. Hep bir gün zengin olacağı, kendi ayakları üzerinde duracağı günü bekliyor. Özellikle de şair olacağı ve 'kelebek boyunbağı' takacağı o sevimli hayali yok mu..Bunun için yaşıyor Zeze ve kendine umut ışığı olarak gördüğü Portuga'sını kaybettiğinde her şeyini kaybediyor.
    İnsan ne ile yaşar'ın somut bir göstergeciği. Göstergecik demem dünyada misliyle örneği olmasındandır yoksa bu başyapıtın kıymetini hafife almıyor.
    Ne diyelim öldürdün bizi José Mauro De Vasconcelos!
    Öldürdün adını okuyamadığım yazar! (İşte küresel dünya böyle adını dahi okuyamadığınız bi insanın kelamına ağlatıverir sizi)
    Öldürdün bizi Zeze, ah büzgülü dudak!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GELİNCİK TOPRAĞI

MASKE KALKINCA

MİHMÂN'A