HAMDIM VE SONRASI

İnsan acı çeker. Bir zalimin eline düştüğünden değil, kendi sergüzeşti içerisinde çiğliğinden arınıp pişmek için en çok. Pişmek için tabiattaki her nesneye acı gerektir çünkü.

Pişme anında fark etmiyoruz çoğu zaman. Aradan zaman geçmesi, perdelerin kalkması, gözün açılması gerekiyor ki bak böyleymiş, iyikiymiş, şükür ki olmamış, olsa böyle olamayacakmış falan diyelim. Bu da bir bencillik hali tabii yarar görmediğimiz hiçbir şeyi istememe, kabullenememe. Oysa nârın da hoş diye bir tabir vardı bi zamanlar ya, neyse..

Ne kadar ağlasak, çırpınsak, yıpransak, acının ağırlığı altında sıkışıp kalsak da geri getiremiyoruz olanları, ölenleri, gidenleri... Acıya maruz kalma anında her bir çırpınmamız çiğliğimizi artırıyor, suyumuzu soğutuyoruz. Her bir kabullenememe, isyanımız.. Ancak zaman geçince olanların farkına varabilir, her şeye rağmen şükür diyebilirsek arındığımızı hissediyoruz. Bu da kolay olanı tabii. Yangının içinden çıkan insan soğuyunca başka bir insan edasıyla bakıyor kendine. Bela hafiflediğinde sen o figan halindeki sen olmuyorsun, dayanılmaz acıların hafifleyince dönüp ders çıkarmak öyle zor olmuyor, aptal olmayana.

Acı yaşamamanın bol keseden atmaklığıyla değil, isyankar bir pişme yolcusu olarak yazıyorum. Beylik laflar etmeye utanıyorum hala, çiğ kalan yanlarımın farkındayım. Ama olamamak, olmanın ne demek olduğunu bilmeye mani değil. Başıma gelen yangın halleri bütünüyle kül etmedi ama artık yaş dallarım da azaldı. Azaldıkça kendim sanmadığım başka bir hâle evriliyorum.

Başta bir zalimin eline düştüğümüzden değil yanmamız, demiştim. Öyle olsa idi solan, kuruyan, çürüyen taraflarımız kabul edilmezdi. Başka baharda yine tıyneti bizden olan bir toprak yeşertmez, naylon poşetler gibi kusardı bizi. Oysa düşen her parçamızla yine var olmaya, yeniden açmaya, boy vermeye adayız hepimiz.

Hamdım, piştim; tekrar hamlaşıp tekrar pişerek ve yeniden yeniden hamlaşıp pişebilirim; tâ ki yanıp küllerime varana kadar...

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

GELİNCİK TOPRAĞI

MASKE KALKINCA

MİHMÂN'A